Sivil Diplomasi

Sivil Diplomasi Merkezi: Ortak vicdan ve bilgelik arayışı

Geçen yüzyılda dünyanın geçirdiği yoğun küreselleşme tecrübesi ve insanlığın karşılaştığı çok boyutlu sorunlar klasik devlet merkezli diplomasi yaklaşımlarının yanı sıra farklı dış politika aktörlerinin de politika yapım sürecine dâhil olmasını mümkün hatta gerekli kıldı. Bu nedenle geleneksel yönetişim yapıları değişirken özellikle son kırk yıldır sivil toplum kuruluşları uluslararası politika yapımında aktif bir rol oynamakta, diplomatlarla ve hükümet çalışanlarıyla irtibata geçmekte, onları bilgilendirmekte, onlarla lobicilik yaparak etkileşime girmektedir.

Bugün hükümetlerin daveti ya da kendileri inisiyatif alarak politikaları veya süreçleri etkilemek amacıyla birçok platforma katılan STK temsilcileri; barış, kalkınma, çevre, politika, adalet gibi geniş yelpazede sadece müzakere yapmamakta, aynı zamanda gündemi de belirlemekte, hükümetleri, ulus aşan firmaları ve diğer uluslararası aktörleri etkilemektedirler.

Türkiye’nin sahip olduğu yumuşak güç unsurlarıyla geniş sivil toplum tecrübesinin uluslararası camia ile buluşturulması ve ortak girişim ve işbirlikleriyle küresel sorunlara çözüm aranması amacıyla kurulan Sivil Diplomasi Merkezi hükümet dışı kuruluşların geçen yüzyılda dünya barışına ve refahına yaptıkları önemli katkıya paralel olarak hem iç hem de dış kamuoyunu etkin iletişim araçlarıyla doğru bir şekilde bilgilendirmeyi, öne çıkan ulusal ve uluslararası politik konularda karar alıcılara yeni ve alternatif fikir ve çözüm önerileri getirmeyi hedeflemektedir.

Ortadoğu’da Arap Baharıyla ortaya çıkan yeni durum Türkiye’nin ve dünyanın politik ağırlık merkezini bölge üzerinde yoğunlaştırdı. Geleceklerini tasarlama ve yeniden kurma arayışındaki bölge hakları ise bir taraftan geleneksel yönetimlerin miras bıraktığı dengesizlikleri telafi ederken diğer taraftan yeniden yapılanma için bölgede yeni ve güvenilir ortak arayışına girdi. Böylesi bir atmosferde kurulacak stratejik ittifaklarda yeni diplomasi çok boyutlu ve çeşitli iletişim ve etkileşim fırsatlarıyla çoklu paydaşlara politika üretme ve uygulama imkânı vermekte. Yenilenen güç dengelerinin özgürlük ve demokrasi ekseninde sağlıklı şekillenmesinde sivil toplumun en baştan sürece dâhil edilmesinin büyük katkısı olacaktır.

Ortadoğu’da Nasyonalizmin sonu ve Türkiye

Soğuk savaşın bitmesiyle beraber onun içinde gelişen ideolojilerin de sona erdiği bir dönem yaşanıyor. Ortadoğu’da kurucu ideoloji ve kurucu diktatörlerin siyasal miraslarını sürdüren liderler yerlerini ya kaçarak, ya devrilerek ya da katledilmeyi göze alarak terk etmek zorunda kalıyorlar.

Türkiye’deki darbeci, baskıcı ve tek elden toplumu yönetme talepleriyle Arap nasyonalizmi arasında bir entelektüel ittifak bulunuyordu. Türkiye Arap nasyonalistleri tarafından bir ideal olarak takip ediliyor ve izleniyorken Arap dünyasındaki nasyonalist çıkışlar Türkiye’de belli kesimleri heyecanlandırıyordu.

Farklı kültürleri ve kimlikleri yeni bir anayasa ile beraber siyasal sistem için dâhil etme yolunda önemli mesafeler kat eden Türkiye, Ortadoğu ile beraber yeni bölgesel coğrafyaya çağrılmaktadır. Bu nedenle çevre ülkelerde yeni İslam dünyası talebinde bulunan Şamlılar, Trabluslular, Tunuslular, Kahireliler gözlerini Türkiye’ye çevirmiş durumdadırlar.

Arap Baharı ve Müslüman Kardeşler

Arap Baharıyla birlikte Müslüman Kardeşler teşkilatı da Dünyanın gündeminde önemli bir yer edinmekte. Mübarek’in devrilmesine neden olan Tahrir devrimindeki rolü tartışılmaz olan hareketin on yıllar boyunca bastırılan gücü yapılan ilk seçimlerde bir kez daha öne çıktı.

Arap Baharının bölgeye yayılmasıyla birlikte dikkatleri üzerine çeken Müslüman Kardeşlerin bölgenin sivil varoluşunda ne kadar yer edinecekleri Mısır’da Mübarek sonrası ortaya çıkan siyasi tabloda beliren sorunlarla baş etmesiyle yakından alakalı.

Diğer taraftan bölge dengelerinde kritik olan İsrail ve Amerika ilişkilerini nasıl sürdürecekleri de önem kazanmakta. Bölgenin en köklü sivil oluşumu olan Müslüman Kardeşlerin siyasal tavrı dış dünya tarafından yakından izleniyor.

İstanbul Müzakereleri:

İstanbul Müzakereleri; dünyanın değişik coğrafyalarına mensup uzmanlarla ve yetkililerle yerkürenin ortak sorunlarını tartışmak, bilgi ve tecrübelerini paylaşarak bu sorunlarla başa çıkmada ortak bir akıl oluşmasına katkı sağlamak amacıyla kurulmuş bir yuvarlak masa toplantısıdır.

İstanbul Müzakereleri; serbest, özgür ve objektif kimliğiyle katılımcıların düşüncelerini özgürce dile getirmelerini ve karşılıklı etkileşim içerisinde yargılamadan olgun ve mantıklı müzakere zemininde müşterek bir ufuk inşasına çalışır.

İstanbul Müzakereleri demokrasi, adalet, paylaşım, meşruiyet, insan hak ve özgürlükleri, temsilde eşitlik, hesap verebilirlik, farklılıklara saygı, erdemli toplum, din ve vicdan hürriyeti, insan onurunun korunması, kimlik, dünya barışı ve güvenliği, küresel dengeler, uluslararası düzen ve benzeri siyasi konulara odaklanmasının yanı sıra kültür, toplum, bilim, ekonomi, çevre, enerji, ticaret, tarım gibi insanlığın müşterek geleceğini yakından ilgilendiren başlıkları da ele almaktadır.

Müzakereciler; araştırmacı, kanaat önderi, âlim, iş adamı, aktivist, gazeteci, yazar gibi farklı birçok kesimi içine almaktadır. Müzakerelerin ve öne sürülen görüşlerin bir özeti rapor halinde kamuoyuyla paylaşılır…