9 Mayıs 2016 Tarihli Yazı
Ak Parti Erdoğan Türkiye
1950 yılında çok partili sisteme geçtikten sonra “Yeter Söz Milletin” sloganıyla Demokrat Parti tek başına iktidara geldi. Takip eden 1954 ve 1957 yılı seçimlerinde de Adnan Menderes’in liderliğinde Demokrat Parti en yüksek oyu alarak tek başına iktidar oldu. Demokrat Parti’ye oy veren kesimlere baktığımız zaman ideolojik olarak kendisini sağ seçmen olarak tanımlayan muhafazakar, milliyetçi ve dindar kesimler olduğunu görürüz. Bu seçmen kitlesi, sosyo-ekonomik olarak da alt ve orta gelir grubundan, sosyolojinin çevre olarak tanımladığı, sosyo-ekonomik merkezin dışında kalanlardır. Bu geniş halk kesimini farklı analizlerle, değişik özellikleriyle ve farklı şekillerde isimlendirmek mümkündür. Ama şurası bir gerçek ki; Türkiye’de siyaseti belirleyen ana omurganın bu geniş kesimler olduğu muhakkaktır. Türkiye’de siyaset yapan partiler ve siyasetçiler partilerini ve siyasetlerini bu kesimin beklentileri, talepleri ve ihtiyaçları üzerine inşa ederlerse başarı şansları vardır. Bu kesimlerle iyi bir iletişim dili kurabilen, gönül bağı oluşturabilen siyasetçiler, toplumu dönüştürebilme, büyük değişimler yapabilme, lider olabilme gücü kazanabiliyor. Bu durumu Menderes’in Demokrat Parti döneminde, Demirel’in ilk döneminde ve Özal’ın da Anap’ında gördük.
Bu sosyolojiyi doğru okuyan son siyasi lider Erdoğan’dır. Bizim düzenlediğimiz “Milyonlarca Nefes Teröre Karşı Tek Ses” mitinginde bu sosyolojiyi tarif ederken yeni bir tarif de getirdi. Türkiye’de siyasetin belirleyicisi ana omurgayı, tarih yapıcı omurgayı, yerli ve milli ana dinamik olarak tarif etti. Tarihin bu önemli kırılma döneminde Yeni Türkiye idealini, 2023-2071 hedeflerini bu yerli ve milli ana omurganın üzerine inşa ettiğini bütün dünyaya ilan etti.
Bu şu demekti; Yeni Türkiye artık dışarıdan müdahalelere açık, uluslararası sistemin yönlendirdiği ve kontrol edebildiği bir ülke olmayacak. O, yerli ve milli geniş kesimlerle kurduğu gönül bağının gücüyle, bağımsızlık uğruna ödenecek ne bedel varsa bin yıldır yaptığımız gibi ödemeye hazır olduğumuzu da ilan etti.
Aslında siyasi tarihimizde bütün darbeler, müdahaleler ve muhtıralar Türkiye’yi kontrol altında tutmak için yapılmış uluslararası birer operasyondur. Bunların sonucu oluşan anayasa metinleri Türkiye’nin vesayet metinleridir. Onun için Erdoğan anayasa meselesi “Türkiye’nin milli meselesidir” diyor. Eğer milli, yerli ve bağımsız bir Türkiye istiyorsak bunun yolu gücünü milletten alan, milletin değerleriyle barışık yeni bir anayasa yapmaktır. Bir daha müdahale ve vesayet imkânının oluşmaması için demokratik istikrarı sürekli kılacak başkanlık sistemine geçmektir.
İşte Erdoğan’ın kurduğu Ak Parti, Menderes’in Demokrat Parti’sinin, Demirel’in ilk dönem Adalet Parti’sinin, Özal’ın Anavatan Parti’sinin dayandığı mili ve yerli geniş halk kesiminin partisidir. İdeali de bağımsız, küresel etkileri olan “Büyük Türkiye” idealidir. Lideri de Erdoğan’dır. Geri kalan herkes kadrodur. Bu hareketin ve bu idealin birer isimsiz neferidir. Lider birisini meclis başkanlığında görevlendirir, birisini başbakanlıkta, bir diğerini bakanlıkta, vekillikte, medyada, STK’larda, iş dünyasında görevlendirir. Bir diğerini belediye başkanlığında meclis üyeliğinde görevlendirir. Bir harekette iki lider olmaz. Herkese düşen görev, alanında liderle ve çalışma arkadaşlarıyla uyum içerisinde yapabileceğinin en iyisini yapmaktır. Dava budur, ahlak budur, yol budur. Aksi çıkmaz sokaktır. Hem davaya, hem harekete, hem ülkeye, hem de lidere zarar verir.
Partiler, makamlar birer araç ve imkândır. Bu imkânları millet için kullanmak gerekir. Şahsi hırslarını ve siyasi ikballerini milletin menfaatlerinin önüne geçirenler her zaman kaybetmeye mahkûmdur. Ellerindeki imkânları, lideri ve dava arkadaşlarını yıpratmak için kullanmaya kalkanlar bedelini çok ağır öderler. Tarihin bu önemli dönemecinde Türkiye’nin kaderi Ak Parti’nin ve Tayyip Erdoğan’ın kaderi ile bütünleşmiştir. Buna zarar verecek her girişim, tarih önünde millete hesap verecektir.
Ak Parti’nin dayandığı ve üzerine siyasetini inşa ettiği güç millettir. Bu dayanak noktasını kendi küçük gruplarına, hiziplerine cemaatlerine çekmeye çalışanlar, büyük bir yanlışın içerisindedir. Ak Parti’nin yeni anayasa, başkanlık sistemi, 2023-2071 hedef ve ideallerini kendi şahsi çıkarları için sürüncemeye bırakanlar tarih önünde zelil bir şekilde hesap vereceklerdir. Ak Parti’nin bağımsız Türkiye idealini kendi makamları için tehir edip farklı ilişkilerden güç devşirmeye çalışanlar bu çabalarının altında kalırlar.