Çözüm Süreci Tekrar Başlar Mı?

14 Aralık 2015 Tarihli Yazı

Çözüm Süreci Tekrar Başlar Mı?

Ak Partinin kuruluşundan bu tarafa bütün parti ve hükümet programlarında istisnasız olarak Türkiye’nin kronik hale gelmiş temel siyasi sorunları, çözülmesi gereken en önemli sorunlar olarak çözüm önerileriyle beraber yer almıştır. Bunların başında da en öncelikli konu Kürt sorunu olmuştur.

Kürt sorunu, Kürtlerden kaynaklanan veya Türklerden kaynaklanan bir sorun değildir. Modern dönemin doğal sonucu olarak ortaya çıkan modernleşme, uluslaşma, devletleşme süreçlerinin sonucudur. Kürt sorunu siyasi bir sorundur, çözümü de siyasi tedbirlerle olacaktır. Din, tarih, kültür ve ekonomi sorunun çözümünde kolaylaştırıcı etkiler yapsa da konunun temel olarak siyasi çözümle nihayete ereceğini bilmek gerekir.

Kürt sorununun yanında kronik siyasi sorunlarımız olan “Alevilik sorunu”, “Müslümanlık ve laiklik sorunları” ve benzeri kimlik sorunlarının temel sebebi; jakoben, ideolojik, otoriter, tek kimlikli devlet yapılanması ve bürokratik vesayete dayanan siyasal sistemdir. Farklı kimlikleri bir tehdit olarak algılayan, devletin güvenliğini esas alıp devlet ve toplum arasında duvarlar inşa eden zihniyettir.

Erdoğan öncülüğünde Ak Parti 14 yılda bu zihniyeti ve yapıyı değiştirmiş, halkıyla barışık, halkından güç alan, bütün kimliklerin eşit vatandaşlık zemininde kabul gördüğü bir zemine dönüştürmüştür. Milli birlik ve kardeşlik projesi tam olarak budur. Bu süreçler yürürken tabi ki başta devlet imkanlarıyla imtiyaz kazanmış vesayetçi odaklar, eski vesayetçilerden boşalan alanları doldurmaya çalışan yeni vesayetçi odakların direnişi ile zorlu mücadele süreçleri yaşanmaya devam ediyor. En çetin mücadele de sorunların varlığından nemalanan, bizatihi varlıkları sorunların varlığına bağlı olan yapılarla olacak gibi.

PKK terör örgütü bunların en başında geliyor. PKK, Erdoğan’ın Türkiye’yi ve bölgeyi dönüştürmesinden rahatsız. Kürt sorununun çözülmesinden rahatsız. Bölgenin kalkınıp gelişmesinden, orta sınıfın oluşup inisiyatif almasından rahatsız. Bölge halkının dindarlığından ve muhafazakarlığından rahatsız. Demokratikleşme ve siyasetin alanının genişlemesinden rahatsız. Kürtlerin, tercihlerini Türkiye ile ortak bir gelecekten yana kullanmalarından, Türkiye toplumunun ortak, eşit ve özgür bir vatandaşı olmasından rahatsız. Ortak devletten, ortak bayraktan, ortak vatandan ve ortak gelecekten rahatsız.

PKK, eski konsepte dönülmesini ve çatışmaların derinleşmesini istiyor. Oluşacak mağduriyetler üzerinden büyümeyi ve varlığını sürdürmeyi istiyor. Seküler, marksist bir ideolojik temelde Kürt modernleşmesini, uluslaşmasını ve devletleşmesini istiyor. Bu hedeflerini gerçekleştirmek için şeytanla bile işbirliği yapabilecek kadar pragmatist. Bu niyetlerinin 7 haziran sonrası yaşanan süreçte açıkça görüldüğünü düşünüyorum.

Bütün bunlar ortada iken yeniden bir çözüm süreci olur mu? Bunun cevabını verebilmek için bana göre bazı koşulların sağlanması, bazı soruların da net olarak cevaplanması gerekir. Başta belirttiğim gibi Ak Parti bu sorunun çözümü noktasında en başından beri net bir tutum ortaya koyuyor. Erdoğan baldıran zehiri içmek gerekse de ve siyasi hayatıma mal olsa da bu sorunu çözmek boynumun borcu diyor. Aslında Erdoğan ve Ak Partinin varlık sebebi, üstlendiği misyon, bu kamburları sırtından atmış YENİ TÜRKİYE davasıdır. Kürtlerin büyük çoğunluğunun oyunu da bu yüzden alıyor. HDP’nin Türkiye’nin dönüştürücü lideriyle kuracağı ilişki biçimi, yeni süreçleri belirleyecek en önemli etken olacaktır. Erdoğan’ın bu noktada tutumu, halkın Erdoğan’a oy vermeyen kesimi tarafından da destek görüyor, devlet bürokrasisi içersinde ki özellikle güvenlik bürokrasisinin hassasiyetlerini anlama konusunda güven veriyor. Bu süreçlerin başlayabilmesinin ön koşulu da örgütün kayıtsız şartsız silah bırakmasından geçiyor.

Bundan sonra gelişmeler Kürt siyasetçilerin vereceği kararla şekillenecektir. Silahlı unsurların vesayetinde bir siyaset yürütmeye devam edecekler mi?  Türkiye ile beraber Türkiye toplumunun bir parçası olarak ortak bir gelecek tasavvuru içerisinde olacaklar mı? Yeni Türkiye’nin kurucu lideriyle uyumlu bir ilişki biçimi geliştirebilecekler mi? Eminim ki bu sorular, hem bölge halkı tarafından hem de Kürt siyasetçiler tarafından bu günlerde yoğun bir şekilde soruluyordur.

 

Çözüm Süreci Tekrar Başlar Mı?