Kürt Özgürlük Hareketi

4 Ocak 2016 Tarihli Yazı

Kürt Özgürlük Hareketi

7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık, Temmuz başında Özgür Gündem gazetesinde yazdığı makalede, HDP’nin başarısını PKK’ya borçlu olduğunu ve yeni yol haritasını da PKK’nın belirleyeceğini ilan etmişti. Aynı yazıda ifade ettiği yeni yol haritasına göre, “Çözüm Süreci” bitmişti ve yeni sürecin adı “Devrimci Halk Savaşı” süreci idi. Bu süreçle ilgili talimatları da aynı yazıda sıralamıştı. İlçelerin, mahallelerin girişlerine hendekler kazılacak, evler tünellerle birbirine bağlanacak, alt geçitler, tüneller, hendekler bombalarla tuzaklanacak, halk silahlanacak ve öz savunma birlikleri kurulacak, hükümet binaları basılacak, eğitim, sağlık, hizmetleri başta olmak üzere hayat durdurulacak. Hemen ardından Demirtaş, halkın silahlanmasını ve kendi güvenliğini sağlamasını isteyerek, halkın kurumlarının güvenliğinin ve halkın kendi güvenliğinin öz savunma güçlerince yapılması çağrısı yaptı. Ardından Suruç patlaması, Ceylanpınar’da iki polis memurunun katledilmesiyle devrimci halk savaşı süreci başlamış oldu.

Sorunların siyasetle çözüleceğini düşünen ve HDP’yi 80 vekille meclise gönderen bölge halkının hevesleri kursaklarında kaldı. Kandil’deki savaş baronları silahsız bir siyasi harekete geçit vermeyeceklerini, aslolanın Kandil; diğer bütün aktör ve kurumların ancak Kandil’in hedeflerini gerçekleştirme yolunda birer araç olduğunu, çok açık bir şekilde deklare etmiş oldular.

Kandil yöneticileri için siyasilerin, bölgedeki STK’ların, kanaat önderlerinin, bölge halkının ne dediğinin, ne istediğinin, ekonomik sıkıntıya düşmesinin, bölgenin geri kalmasının, Kürtlerin kazanımlarının veya kayıplarının hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Tek arzuları hakimiyet kuracakları bir alan oluşturmak ve o bölgeyi yönetmek. O arzu ettikleri alanı onlara kim verecekse o gücün manda ve himayesine tabii olmaya çoktan razılar. Bu amacın gerçekleşmesi adına her türlü ilişki ve işbirliğine hazırlar.

Ortadoğu’da sınırlar yeniden çizilirken Kürtler için değil PKK için bir statü, bir yönetim alanı ve özerk bölgenin sözünü almış görünüyorlar. Ortadaki gerçek budur. Geri kalan yorumlar naif ve iyi niyetli yorumlardır. Cehennemin yolunu iyi niyet taşları döşer. Esas olan bölgenin, Türkiye’nin, daha çok da Kürtlerin PKK sorunu vardır. Bu sorun küresel ve bölgesel bir kısım aktörler tarafından kalıcı bir sorun haline getirilmeye çalışılıyor. Suriye’nin kuzeyinde yaşanan gelişmeler, değiştirilen demografik yapı aynı şekilde, aynı yöntemlerle Türkiye’ye taşınmaya çalışılıyor. Kürtlerin iradesi ipotek altına alınmaya çalışılıyor. Hendeklerle halk yıldırılmaya çalışılıyor.

PKK’nın Kürtlere uyguladığı modernleşme, uluslaşma (Kürtleşme) süreci çok da yabancısı olmadığımız “Türk Modernleşmesi” sürecinin kötü bir kopyası. Aslında ulusal kimlik adı altında başkalaştırma, asimile etme süreci. Tarihinden, kültüründen, dilinden, dininden koparma projesi. Özellikle kadın özgürlüğü ve bireyleşme üzerinden Kürt aile yapısını parçalama girişimi. Kadın özgürlük hareketinin varacağı menzil cinsel devrimdir. Batılı çağdaş yaşam yoludur. PKK’nın Kürtlere biçtiği yaşam tarzı budur. Bu hepimizin sorunudur, ancak en fazla Kürtlerin sorunudur. Kürt kanaat önderlerinin, STK’larının, mollaların, Seydaların, bölge halkının iki yüz yıldır moderniteye karşı direnişi PKK eliyle yok ediliyor. Kürtlerin gelenekleri, aile ve toplumsal yapısı, tarihi, kültürü, kutsalları ve bütün insani birikimleri PKK eliyle canavarlaştırılıyor, tarumar ediliyor. PKK eliyle Kürtlerin bu ülkeye ve bu coğrafyaya olan aidiyetleri tahrip ediliyor. Son yıllardaki siyasi, hukuki, kültürel, ekonomik alanlardaki kazanımları riske atılıyor. Kürtler PKK eliyle düşmanlaştırılıyor, şeytanlaştırılıyor.

Irak’ta, Suriye’de, İran’da Kürtler ancak belirli bölgelerde yaşarken, Türkiye’de Kürtlerin üçte ikisi ülkenin diğer bölgelerinde yaşıyor. Bütün sosyal araştırmalarda Kürtlerle evlilik, iş ortaklığı, komşuluk, arkadaşlık vb. ölçümlerde veriler, Türkiye toplumunun bütün farklılıklarının birbirleriyle uyumlu ve kaynaşmış bir yapı ortaya koyduğunu bize gösteriyor. Ama bir Irak, İran ve Suriye için bunu söylemek mümkün değildir. Bu çevremizdeki ülkelerden etnik, dini, mezhebi kökeni ne olursa olsun başka bir ülkede yaşamak isteyenlerin ilk tercihleri Türkiye oluyor. Nitekim son dönemde yaşanan krizlerde insanların Anadolu’nun müşfik kucağına sığındıklarını görüyoruz. Bu tarih boyunca da böyle oldu. Sıkıntıya düşenler hep bu limanda soluklandılar. PKK ise Kürtleri insan yerine koymayan Suriye rejimi, Irak rejimi ve her gün birkaç Kürt muhalifin idam edildiği İran rejimi ile bir olup Anadolu’nun birliğine, beraberliğine ve bütünlüğüne saldırıyor. Anadolu’nun ruhuna ihanet ediyor.

PKK, bu coğrafyanın hainidir. Anadolu’nun düşmanıdır. Yolunup atılması gereken ayrık otudur. Öyle de olacak: kazanamayacaksınız, bu milleti yenemeyeceksiniz. Tarihin çöplüğünde kaybolup gideceksiniz. Timur 1402’de Ankara Çubuk Ovası’nda Osmanlının askeri gücünü sıfırladı. Anadolu 13 yıl, başsız kaldı. Bu millet 51 yıl sonra Fatih’i Bizans’ın karşısına dikip yeni bir çağ başlattı. Anadolu’nun gücünü anlayamamış, dinamiklerini çözememiş bu millete yabancı her hareket gibi döktüğünüz kanda boğulup gideceksiniz.

Kürt Özgürlük Hareketi