Türk Baharı Devam Ediyor

30 Kasım 2015 Tarihli Yazı

Türk Baharı Devam Ediyor

İnsanlık tarihinin önemli bir dönemecinden hep beraber yaşayarak geçiyoruz. Küresel anlamda siyaset ve güç dengelerinin yerinden oynadığı adalet, hukuk, demokrasi, kimlik, din, çevre, insan ilişkilerinin tartışıldığı, kavramların kuralların yeni tanımlamalara ihtiyaç duyduğu tartışmaların özellikle yakın coğrafyamızda çatışmalara dönüştüğü bir türbülans dönemine şahitlik ediyoruz. Sınırların değiştiği, ülkelerin ve toplumların parçalandığı kimlikler üzerinden yürütülen bir şiddet sarmalının bölgemizi ve sınırlarımızı yangın yerine çevirdiği bir süreçten geçiyoruz. Küçükten büyüğüne kadar her tartışma ve sorun güç paylaşımının aracı haline getiriliyor, eski dünyanın hükümdarlarıyla yeni dünyayı kurmak isteyen ve hak ettiği payı almaya çalışan eski dünyanın ötekileri ezilenleri sömürülenleri direniyor başkaldırıyor. Öyle görünüyor ki 21.yy büyük değişimlere ve yeni bir dünyanın doğuşuna gebe.

İşte bütün bu çatışmanın, değişimin ve oluşacak yeni dengelerin merkezinde yer alıyoruz. TÜRKİYE tarihsel misyonu, çevresindeki doğal etkisi, jeopolitik konumu, geleceğe dair İDDİA’sı ve vizyonu ile oluşacak yeni dünyanın en önemli aktörlerinden biridir. Daha da önemlisi eski dünyanın mazlumlarının, ezilen ve dışlananların umudu ve sesidir. Erdoğan’ın bu güce dayalı hukuksuz düzeni sorgulamasının dayandığı milyarlarca insandan oluşan gerçek ve güçlü bir sosyoloji var. Erdoğan zalime karşı mazlumun yanında durdukça millete ve insanlığa hizmet yolunda devam ettikçe, adaletin hakkaniyetin umudun sembolü oluyor ve hem kendisi hem de ülkesi milleti yeniden bir özne olarak tarih sahnesine dönüyor. Bunun adı TÜRK BAHARI’dır. Sembolü de ERDOĞAN’dır.

İşte son yıllarda artarak devam eden Türkiye ve Erdoğan’a yönelen saldırı ve operasyonların temel sebebi Türk baharını durdurmaktır. Çünkü Türk baharı sonuçları itibarıyla kendi coğrafi sınırlarını aşan bir etkiye sahiptir. Bütün küresel hesapları ve dengeleri de değiştirecektir. Erdoğan zalime karşı mazlumun sesini yükselttikçe dengelerin merkezindeki konumu güçlenecektir.

Bir buçuk yılda dört seçim yaptık. Nihayet 1 Kasımla beraber millet Türk Baharına güçlü bir destek verdi. Şimdi iş baharı sağ selamet yaza çıkarmaktır. İlerde tarihçiler bugünleri yazarken herhalde dördüncü Erdoğan dönemi diye yazacak. Erdoğan 64.Hükümet kabinesi ile uyumlu bir şekilde muhalefetin bütün sızlanmalarına karşın fiili bir başkanlık modeli ortaya koyacaktır. Geçtiğimiz üç dönem yüzeysel iyileştirmelerin yapıldığı restorasyon dönemi oldu. Dördüncü dönem siyasal iyileşme ve ilerlemenin hukuki meşruiyetinin oluşturulacağı yapısal reform dönemi olması gerekir. Reform sürecinin sıfır noktası yeni ve sivil bir anayasanın yapılmasıdır. Yeni bir anayasa yapmak reform sürecinin başlangıcıdır. 26.Dönem TBMM bütçe görüşmeleri sürerken şunun kararını vermelidir, biz bir anayasa değişikliği mi yapacağız restorasyon süreci devam edecek, yoksa yeni bir anayasa mı yapacağız reform süreci başlayacak.

Türkiye yazının girişinde anlatmaya çalıştığım uluslar arası konjöktürde çift başlı bir hükümet sistemini, sürekli dış güçlerin elinde bir sopaya dönüşen kürt ve alevi kartını sırtında bir kambur olarak taşıyamaz. Bu konjöktürde en önemli meselemiz birlik ve bütünlüğün sağlanmasıdır, ayrık otlarının temizlenmesidir. Bu konular iç siyaset malzemesi yapılamayacak milli meseledir. Yeni bir dünyanın kurulması kaçınılmaz ve Yeni bir Türkiye’nin yeni dünyada kurucu bir aktör olarak yer alması kaçınılmaz. TBMM’nin cevaplaması gereken soru şudur, biz eski Türkiye’nin son anayasasını mı yapacağız, yoksa yeni Türkiye’nin ilk anayasasını mı yapacağız? Eğer cevap yeni anayasa yapmaksa bu mümkündür, eski anayasanın anayasa değişikliği için şart koştuğu 367,330 gibi sayısal ifadeler anlamını yitirir. Milli iradenin temsil edildiği en üst kurum olan TBMM’nin alacağı bir meclis kararı ile yeni anayasa süreci başlatılabilir.

Haddimiz olmayarak Ak Parti çevresine de bir şeyler söylemek isterim. Ak Parti bugün milletin yarısından destek gören, on milyona yakın üyesi olan, demokratik dünyaya şöyle bir baktığımızda benzeri olmayan dirilik ve toplumsal mobilizasyon gücüne sahip adeta halkıyla bütünleşmiş Türkiye’nin kaderi ile kendi kaderini bütünleştirmiş, bir siyasal hareketin ötesinde toplumsal bir harekete dönüşmüş bir olgudur. Türkiye’nin dönüştürücü gücü ve umududur. Bu milletin adalet ve hakikat mücadelesinin 21.yy yansıyan aracı haline gelmiştir. Bu partide benlik davası olmaz, ikilik olmaz, klik siyaseti ve hizipçilik olmaz, yanlış yapanların yanlışı şahsidir, doğal dengeler içerisinde elenir giderler, Ak Parti bütün çeşitliliğiyle toplumun kendisidir. Bu süreçte oy vereninden mahalle yöneticisine, mkyk yöneticisine kadar herkesin her kesimin katkısı vardır. Ama bu eser Erdoğan’ın eseridir. Erdoğan’a rağmen, Erdoğan’a karşı alınacak bir mesafe yoktur. Bazı arkadaşlarımızın idealleri var birikimleri var hayalleri var, anlıyorum hizmet etmek istiyorlar. Bir gemide bir kaptan olur gerisi mürettabattır. Milletin bu kutlu yürüyüşünde bir baş vardır, kalanımıza düşen o başa omuz olmak arkasını toplamak konumunu güçlendirmektir.

Not: Daha önce açılış konuşmaları ve birkaç özel konu dışında yazı yazmadım, değerli kardeşim İbrahim Karagül’ün teşviki ve çalışma arkadaşlarımın ısrarıyla Gerçek Hayat’ta yazacağım. Bu benim ilk köşe yazım destek ve dualarınızı beklerim.

Türk Baharı Devam Ediyor